2 Aralık 2009 Çarşamba

Sen hiç muz ağacı gördün mü?

Havadaki nem dışında sıradan bir akşamüstüydü. İnsanlar işlerinden çıkmış lokantalara gitmişlerdi. Çok az kişi evde yemek yerdi burda. Zaten şehrin en önemli gelir kaynağı da lokantalardı. Civar şehirlerden insanlar burdaki yemekleri tatmak için gelirlerdi.

Allgreen de bunlarda biriydi, et ürünleri de satmasına yağmen dikkat çeken özelliği hertürlü bitkinin yılın her zamanı bulunabilmesiydi. Hatta ön tarafındaki bahçede tüm yıl ürün veren bir muz ağacı vardı.

Bahçede de masalar olmasına karşın asıl restorant içerdeydi. Geniş tavanlı tahta dçşmeli bir ____ di. Masalar ______ nın iki tarafına konulmuştu. Normal retorantların aksine biri sağda biri solda olmak üzere iki mutfağı vardı. Her mutfak kendi tarafındaki masalarla ilgilenirdi ve birbirlerine karşı bir yarış içinde gibiydiler.

İki taraftaki masaların arasındaki boşlukta yerden biraz daha yüksek bir platform vardı. Burda çeşitli gösteriler oynanır ve duyurular yapılırdı. bugun ise insanlar sadece yemkelerini yiyordu.Daha sonra...

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Tatil -Ev

Döndüm sonunda eve özlemişim ya :D

Yazmaya karar verdim yine ama her zaman ki gibi yazıcak bişey bulamadım aklıma geldiğinde de yazıcak bir şey olmuyo elimde. [olmadı bak yine :D]

Rüyaları yazıyım en iyisi evet yani yarından itibaren yazıyım rüyaları güzel olabilir aslında.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Wabisken

Acele etmeliydi onun yaptığını kısa sürede fark edebilirlerdi. Kapıyı yavaşça araladı ve etrafına baktı. İki yöne de 10 metre uzanan ince bir koridordaydı. Her iki tarafında da 5 tane, her biri farklı şekilde eski tarz desenlerle kaplanmış kapılar vardı. Koridor iki yönde de başka koridorlara dik bir şekilde bağlanıyordu.

Joseph kapıyı kapattı, önce sağa sonra koridorun sonundan tekrar sağa döndü. Koridorun tam ortasında şaşkın bir ifadeyle kendisine bakan bir nöbetçi vardı. Joseph koşmaya ara vermeden sağ kolunda sakladığı bıçağı Wabisken’i [isim bulmak konusunda rezilim evet, Wabisuke'den çakma isim :)] eline aldı ama bıçağın kabzasına ve içindeki sisteme takılı olan iki ince ipin bir ucu hala kolundaki gizli makaradaydı. Adamın vuruş mesafesine girmesine iki adım vardı. Adam sağ yumruğunu savurdu. Joseph sağa adım attı eğildi, adamın savurduğu kolunu sol eliyle yakaladı, kendine çekti ve Wabisken’i adamın karnına sapladı. Adam acıyla bağırıp sol kolunu Joseph’e doğru savururken Joseph makarayı serbest bırakıp adamın sağından yuvarlanarak yumruktan kurtuldu ve karşıdaki pencereye doğru koşmaya başladı. O koştukça makara ipi serbest bırakmaya devam etti. En sonunda pencerenin önünde makarayı sabitledi. “İpi sıkı tutsan iyi olur.” Diye seslendi ve pencerenden [galiba burası balkon olacak] aşağı atladı.

İpin çekilmesiyle hala adamın içinde olan Wabisken’in kenarları kanca şeklinde iki yöne doğru açılıp adamın iç organlarını parçaladı ve kemiklere sıkıca tutundular. Adam bir çığlık attı ardından karnından öne doğru çekilirken iki koluyla sıkıca ipi yakaladı.

Joseph makarayı yavaş yavaş bırakarak aşağı iniyordu…

Bi ara deftere yazdığım bi geveleme pek bir şeye benzemiyor :D

3 Mart 2009 Salı

Geometri

Yazamamak bi türlü yazamamak başlayan her yazının başlıkta kalması durumu...

Bir ctrl+a ve delete daha yaptıktan sonra boş olarak gönderiyorum. :)